İnsanlığın geleceği ve kalamar
Ufuk Tarhan’ın sosyal medya, blog, kitap, vb. linkleri:  https://taplink.cc/futuristufuk

İnsanlığın geleceği ve kalamar



Her şeyden önce kalamar oldukça zengin bir protein deposu. Ülkemizde balık restoranlarının ve meyhanelerin, halka halka doğrayıp kızartarak tavada ya da ızgarada pişirdiği, tarama sos ile yediğimiz, herkes tarafından sevilen vaz geçilmez milli mezemiz.   
 
Kalamar balık değil, yumuşakçalar sınıfına ait kafadan bacaklı bir deniz canlısı ve balıklardan epey farklı özelliklere sahip. Yaklaşık 300 türü var. Yapısındaki pigmentlerle istediği renge dönüşebiliyor. Vücudunu çevreleyen ve manto denilen bir kas dokusu ile korunuyor. Genellikle mürekkep balığı ile karıştırılıyor veya ahtapota benzetiliyor.
 
Kalamarın on bacağı, sekiz kolu ve boynuzu andıran bir çenesi var. Zehir bezleri ile avını felç ederek avlıyor. Kafadan bacaklı, kuvvetli bir avcı ve yaklaşık 80 cm’ye kadar uzayabilen türleri bulunuyor. Kastan oluşan mantosu sayesinde suyu çok şiddetli püskürterek çok hızlı ilerleyebiliyor hatta bazen su yüzeyinde uçuyor gibi görünüyor. Gözleri gövdesinde ve kafasının tam ortasında.
 

Ve aşağıda gördüğünüz gibi hayli ilginç bir şekle sahip olan kalamarın stilize çizimi yapıldığında da bir anda dünyaya salgın gibi yayılan, büyük küçük herkesin diline ve ekranına düşen popüler Kore dizisi  “Squid Game’in (Kalamar Oyunu’nun) logosu elde ediliyor.




Evet… Özelliklerini çok kısaca özetlediğimiz kalamar efendi, tüm dünyada ve bizde de “izlemeyeni dövüyorlar” dedirtecek kadar hızlı yayılan “Kalamar Oyunu” yani “Squid Game dizisinde” kullanılan geometrik şekillerin ve ismin ilham kaynağı.  
 
Diziye bu ismin verilmesinin, dizinin merkezinde yer alan “kare, daire, üçgen gibi geometrik şekillerin kullanılmasının ve maskeli kafaların tam ortasında yer alan sembollerin, vb. nedeni; tüm hikayede “squid - kalamar” adlı geleneksel bir Kore çocuk oyunundan esinlenilmesi. 
 
(Bu arada gerçek kalamara ve ondan türetilen dizinin stilize görseline bakıldığında ben direkt uzay aracı görüyorum mesela… Siz?)
 
KONUSU:
 
Netflix’e ait dizi, Güney Kore yapımı ve “hayatta kalma mücadelesini” işleyen oldukça rahatsız edici, daha doğrusu vahşi, ürkütücü, kan revan içinde sahnelerle dolu bir seri. Hakkında sıralayabileceğimiz tüm olumsuz nitelemelere rağmen, bir aydan kısa bir sürede dünyanın en çok izlenen dizisi olmayı başardı! Peki neden? Yazının sonunda birkaç yanıt bulacaksınız…
 
Dizi boyunca tamamı farklı geçmişe, hikâyeye sahip, maddi sıkıntı ve feci bir borç batağı içindeki 456 kişi (Ki Google’daki pek çok kaynakta bu sayı melek numarası olarak biliniyor ve ruhsal olarak büyümek için yapabileceğiniz pek çok şey olduğu mesajını veriyor); kimliği ve amacı belirsiz bir yapı tarafından çeşitli Kore çocuk oyunlarını oynamaya ve hayatta kalacak tek bir kişinin 40 milyon dolar ödül alması için ölümüne mücadeleye teşvik ediliyorlar. Her oyunda kaybeden onlarca, yüzlerce kişi elimine ediliyor (yani öldürülüyor).  Sayı giderek azalıyor…  
 
Dizinin ilk sezonu bitti. Yenisi için henüz bir açıklama yok, ancak daha şimdiden dizideki yeşil eşofmanlar, pembe tulumlar, ilk oyundaki dev ürkütücü kız çocuğu, semboller, vb. herkes tarafından bilinir ve her yerde, özellikle dijital mecralarda taklit edilir, kullanılır hale geldi.


Peki neden insanlık bu hikayeyi hemen satın aldı?


 

- Çünkü ülke, millet, cinsiyet, din, sistem, yaş, vb. fark etmeksizin tüm “insanlık” benzer hatta aynı tür sıkıntıların, “para” denen illüzyonun, “borç” denen dipsiz kuyunun içine sıkışınca “yaşamak” anlamsızlaşıyor.
 
“Yaşamak = Hayatta kalmak mücadelesi” haline dönüşünce tüm değerler değersizleşiyor ve sistem çöküyor.

Dizide fazla teknoloji, hayvan, bitki, çocuk vb. olmaması, her şeyin çok sade, yalın işlenmesi ve salt insana karşı insanın konumlandırılması , “insan yani bizler tüm bozulmadan sorumluyuz” dedirtiyor.  Bu kadar izlenmesi bir anlamda “insanlığın itirafnamesi, farkındalık egzersizi”oluyor.

Neredeyse her sahne çok keskin ve direkt mesajlar içeriyor. İnsanlık dosdoğru aynaya bakmaya zorlanıyor. Onca vahşetin içinde herkes mutlaka kendinden ve çevresindekilerden bir yansıma görüyor; “ben olsaydım ne yapardım?” diye düşünmek zorunda kalıyor.  

Dizinin insanoğlunun, dünyanın geldiği ve gidebileceği noktalar açısından bir bütün olarak psikolojik, sosyolojik, felsefi, etik, ahlak, vb. analizi açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum (meğer kalamarla insanlığın geleceği arasında ne çok ilinti varmış değil mi?).

Ve tıpkı K-Pop’la yapılmakta olduğu gibi özellikle genç dünyalıları olmak üzere hepimizi Batı’nın, Amerika’nın etkisinden; Doğuya, Asya’ya alıştırmak üzere önemli adımlardan biri olarak değerlendiriyorum. COVID-19 gibi…
 

 Bu yazı Posta Gazetesi için yazılmıştır.  Yazının linki buradadır.

Orijinal yazıyı büyüterek okumak için aşağıdaki kupüre tıklayınız.

 

******************

Ufuk Tarhan'ın T-İnsan kitabı için > http://www.t-insan.com
Bireysel Antrenörlük almak için > https://goo.gl/6RfGXa 
Stratejik Danışmanlık, İş Tasarımı ve Avatarlığı hizmetlerimizden yararlanmak isterseniz;  lütfen > burayı tıklayınız 
Hizmetlerimiz & Eğitim &  Seminerlerimiz     I     M-GEN Resmi Sitesi (Referans ve Projelerimiz)
Ufuk Tarhan´ın yazı ve haberlerini  LinkedInInstagram, FacebookYouTubeTwitter 'dan takip edebilirsiniz.