Türkler memetiği güçlü, imovatif bireylerdir, rahat olalım!..
Ufuk Tarhan’ın sosyal medya, blog, kitap, vb. linkleri:  https://taplink.cc/futuristufuk

Türkler memetiği güçlü, imovatif bireylerdir, rahat olalım!..

İnsanları bütün diğer türlerden farklı kılan unsurun; “daha zeki olmaları” olduğu zannediliyordu.

1997 de IBM’in Deep Blue programı, Dünya Satranç Şampiyonu Garry Kasparov’u yenince hafif bir şok yaşandı. Neredeyse uzaydan bile insanların koro halinde “Nassıll yani?” çığlıkları duyuldu.  İnsanın yaptığı bir şey insanı nasıl yenerdi? Bir takım kablolar, metal parçaları insan aklını nasıl geçerdi? Eğer bu böyle ilerlerse insanlık ne yapacaktı? Bu yapay zekâlar bizi sonunda yok eder miydi?..
 
Kısacası silah icadıyla mertlik bozulmuştu, yapay zekâ ile de zekâya dair “insanların en özel yetenekleri zekâdır” bilgisi çöktü. Çünkü şimdi ile kıyaslandığında basit denebilecek bir bilgisayar programı dahi insanı yenebilmişti… 
 
Sonra yapay zekâ işi iyice azıttı ve 2017’de “GO” oyununda da dünyanın en iyi oyuncusunu yendi. Ardından pokerde, uçuşta da yenildik, geçildik vb. derken Quantum bilgisayarlar devrine sıçrandı. 10.000 senede çözülebilecek problemleri 3 dk da çözebilecek acayip bilgi işlemciler ve sistemler ortaya çıkmaya başladı.


Kafamızı yapay zekâya çarpa çarpa, sonunda anladık ki insanın ayrıştırıcı üstünlüğü diye bildiğimiz özellik “zekâ” olamaz. Bizi diğer canlılardan üstün kılan başka bir şey var! Peki, nedir o üstünlük o zaman? “Nedir bizi diğer türlere karşı üstün kılan?“ merakı ve yapay zekâ konusundaki sorgulamalar, araştırmalar ve çalışmalar hızlandı, “memetik” e toslandı!..

Memetik




Biliyorsunuz Darwin’in teorisine ve dünyada genel kabul görmüş bilgiye göre canlıların ve tabii ki insanın evriminin sebebi genler. Bu teoriye göre vücutla ilgili bilgiler genlerde saklıdır ve genler bencilce kendilerini kopyalamaya, kendini çoğaltmaya, hayatta kalmaya ve yaşamını, varlığını devam ettirmeye programlanmıştır. Kısacası genetik bilimi sayesinde biyolojik varlığımızı; hem insanlar arası hem de diğer canlılar arasındaki farkları genlerle açıklayabiliyoruz.  

Burası tamam. Ya, kültürü ve kültürel çeşitliliği ne ile açıklayacağız?
 
Bunun yanıtı da Prof. Richard Dawkins’den geliyor. O da diyor ki “kültürü kodlayan ve farkları oluşturup, izah eden de tıpkı genler gibi bencil olan ve kendini sürekli çoğaltmaya çalışan “mem”lerdir”
 
Dawkins, memetiğin kurucusu sayılır ve “memlerin” taklit işini üstlendiğini, taklitle, beyinden beyne sıçrayarak yayıldıklarını anlatır. Türümüzün devamını ve farklılaşmamızı genlere ve memlere borçluyuz.

Genlerin faaliyet alanı biyoloji, memlerinki de kültürel alan. Genler hücrelerimizde, bedenimizde bulunur, ürer ve çoğalırlar. Memler ise beyinde ve kültürel nesnelerde bulunurlar, davranışı, düşünceyi, kültürü üretip, taklitle çoğalırlar.
 
Memin üreme kabiliyetinin kaynağı olan taklit, memlerin DNA’sı gibi düşünülebilir. Taklit memlerin tanımında hayati bir kavramdır ve bir insandan diğerine aktarılan her türlü fikir ve davranış olarak tanımlanır.


O halde dünyadaki biyolojik evrimi genetiğin; kültürel iletiyi sağlayanın da “memetik” olduğunu düşünebiliriz.

Memetik; Köken itibariyle Yunancadan, mimik’ten yani taklit etmekten geliyor. Kısaltılmış hali ile “meme” kuramı, “beyinden beyine atlayarak kendilerini çoğaltan ve başkasını taklit ederek öğrenilen her şeyi” kapsıyor.  Kültürel, sosyolojik yapıların nesillerden nesillere aktarımını açıklıyor.
 
Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler, Dawkins’in ön söz yazdığı Susan Blackmore’un “Mem Makinesi” kitabını okumalılar. Bir de şu linkteki https://bit.ly/3mpbETq kaynakta oldukça açıklayıcı bilgiler var.
 
Sonuçta “İnsanları bütün diğer türlerden farklı kılan unsur nedir?” sorusuna aranan yanıt bulunmuştu! İnsanları farklı kılan galiba “üstün taklit yetenekleri” idi…



Araştırmacılar, insanların kolaylıkla ve refleks olarak, özel ders falan da almadan, sadece taklit ederek kendiliklerinden gerçekleştirdikleri, öğrendikleri “konuşmak, ev temizlemek, çay/kahve yapmak, ev süpürmek, çamaşır yıkamak, makyaj, çay yapmak vb. gibi binlerce basit işi” robotlara yaptırmaya çalıştıklarında adeta duvara çarptılar.
 
Bu tür, çok çok basit dediğimiz işleri dahi insan gibi yapabilecek programlar ve aparatlar geliştirmenin ne kadar zor ve gelişim alanının neredeyse sınırsız olduğunu fark ettiler. İnsanın hiç zorlanmadan yapıverdiği ufak-tefek işlerin ne kadar karmaşık olduğunu, insan davranışlarının geri planında çoğu anlaşılamayan milyonlarca algoritmanın, etkileyicinin çalıştığını algıladılar.
 
O zaman insanlar bu işleri nasıl öğreniyorlardı, nasıl bu kadar kolay yapıveriyorlardı ve sürekli geliştiriyorlardı?
İşte büyük soru buydu. Sıfır bilgiyle dünyaya gelen bebekler gülmeyi, konuşmayı, bir sürü, kolayca yapılıveren eylemi nasıl öğreniyorlardı? Neydi bizi benzersiz kılan? Bebekleri, çocukları, insana en yakın hayvan olan maymunları incelediler. Testler, araştırmalar yaptılar ve imovasyona ulaştılar…



Imovasyon
 
İmovasyon; imitasyon (taklit) ve inovasyon (yenilikçilik) dan türetilmiş bir kelime. Taklit ederek yenilikler bulmayı anlatıyor. Son yıllarda, gelişme ve iyileştirmeler için buluşlar yapma gereğini ifade eden “inovasyon” un yerine ya da yanına yeni bir kavram popülarite kazanmaya başladı; “imovasyon”.

Aslında olumsuz anlamlar yüklendiği için, imitasyon, taklit, kopya yapmak kötü, zararlı, ayıp sayılıyor(du). Oysa şimdi “imovasyon” çok önemseniyor. Çin’in, Japonya’nın atılım yapmasının arkasındaki model/strateji olarak ciddi ciddi yapılandırılan bu durum, aslında o ülkelerin taklit ve kopyalama ile gelişmesi için bilinçli olarak seçilen yol.
 
Bu konuda en dikkat çeken kaynaklardan biri imitasyonla inovasyonun birlikte gitmesi gerektiğini savunan Ohio Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Oded Shenkar’ın yazdığı “Copycats” kitabıdır. Okunmasında yarar var. İmitasyon, yani taklitle işe başlamak önceki pek çok aşamayı atlatacak, yenilikler bulmak için kolaylık, avantaj ve düzeltme olanakları sağlayacaktır” diyor. Tamamen katılıyorum. Yıllardır savunduğum bir şeydir.
  
Kobigirisim.net e göre de imovasyon, bizim gibi Ar-Ge ve icatlar bakımından zayıf; eğitimi, kültürü buluş yapmaya müsait olmayan, proaktiflikten ziyade reaktif/tepkisel özelliklerin baskın olduğu toplumlarda akıllıca uygulanırsa mucizeler yaratabilecek bir yöntem. Hatta öncelikli olarak işletmelerimizin taklit içeren ancak kendilerinden de yeni bir şeyler kattıkları yani imovasyon yaptıkları üretimlerine destek verilmeli, bu tip projeler teşvik edilmelidir.

 


Biz bizi biliriz. Sabırlı, sistemli, disiplinli araştırma, geliştirme, eğitim, uzun vadeli gelişim, buluş stratejileri halleri bize ters. Buluşçu ya da inovatif olmadığımız kesin!

Ancak önlem almaya, bulmaya değil, olup biteni bozmaya, çözmeye, kullanmaya, başka hallere sokmaya meyilli, duygusal salınımları yüksek ve pratik aksiyon alma özellikleri gelişmiş bir dokumuz var. Ve bu doku imovasyona çok yatkın bir karakteristik silsile oluşturuyor. O yüzdendir ki icat etmediğimiz her türlü teknolojik aleti, sistemi kullanmakta, hack’lemekte ve kullanıcı olarak, imovasyon geliştirmekte daima dünyanın ilk onlarına, yirmilerine girebiliyoruz…  
 
O zaman farkında olalım, kıymetini, bilelim; biz memetik yapısı güçlü imovatif bireylerden oluşan bir toplumuz… Bundan akıllıca yararlanalım…

 
Bu yazı Posta Gazetesi için yazılmıştır.  Yazının linki buradadır.

Orijinal yazıyı büyüterek okumak için aşağıdaki kupüre tıklayınız.

******************

Ufuk Tarhan'ın T-İnsan kitabı için > http://www.t-insan.com
Bireysel Antrenörlük almak için > https://goo.gl/6RfGXa 
Stratejik Danışmanlık, İş Tasarımı ve Avatarlığı hizmetlerimizden yararlanmak isterseniz;  lütfen > burayı tıklayınız 
Hizmetlerimiz & Eğitim &  Seminerlerimiz     I     M-GEN Resmi Sitesi (Referans ve Projelerimiz)
Ufuk Tarhan´ın yazı ve haberlerini  LinkedInInstagram, FacebookYouTubeTwitter 'dan takip edebilirsiniz.