Üniversite tercihi için önerilerim...
Ufuk Tarhan’ın sosyal medya, blog, kitap, vb. linkleri:  https://linktr.ee/futuristufuk

Üniversite tercihi için önerilerim...



Amacım şu sorulara yanıt bulmanıza yardımcı olmak;
 
- Üniversite tercihleri nasıl yapılmalı?
- İstediği bölüme giremeyenler neler yapmalı, neler yapabilirler?
- Kazanamayanlar ne yapmalı? 
 
Yanıtları ve seçenekleri aşağıdaki profillere göre derledim.

Kendi durumunuza en uygun olanını okumanın yanında, hepsine göz atmanızın da esinlenmek adına faydalı  olacağını düşünüyorum.  

1- Yüksek, yeterli puan alanlar, derece yapıp, tam burs kazananlar ve istediği yere girebilecek olanlar
 
2- Puanı ve genel başarısı makul seviyede, mutlaka bir yere girebilecek puan almış olanlar
 
3- Beklediğinin altında puan tutturan, daha az tercih edilen okullara, çoğu da şehir dışındakilere girebilenler
 
4- Aslında iyi bir öğrenciyken, notları da daima iyi iken üniversite sınavında yeterli puanı tutturamayanlar. Açıkta kalan, çok üzülen, utananlar
 
5- Çok düşük puan alan ve hiçbir yere giremeyenler
 

1- Yüksek, yeterli puan alanlar, derece yapıp, tam burs kazananlar ve istediği yere girebilecek olanlar;



Üniversite sınavından çok yüksek, gayet iyi bir puan aldınız ve burs kazandınız.  Zaten hep çalışkandınız. Not ortalamanız daima yüksekti. Lisede de azmetmiş. gayret etmiş, odaklanmıştınız. Hırslı ve disiplinlisiniz. Yaşıtlarınıza nazaran daha kariyer, başarı odaklıydınız. Hedefleriniz belirgin. “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorularına çat diye cevap verenlerdensiniz. Yatkın, yetenekli olduğunuz, sevdiğiniz alanları, konuları yani bir anlamda istediğiniz işi, mesleği, biliyorsunuz ya da kestirebiliyorsunuz. 
 
Şimdi sadece o alanın, bölümün okulunu, yaşayacağınız şehri, vb. seçmekle uğraşacak, dilediğiniz üniversiteye gireceksiniz. Gönülden kutluyorum. Bu aşamayı güzel bir sonuçla atladınız, tebrikler. Ancak şunları mutlaka aklınızda tutmalısınız;
 
-  Mutlaka ve mutlaka sizi en çok heyecanlandıran, tutku hissettiğiniz bölümü, konuyu seçin. “Madem puanınız yüksek. Şu işte daha çok para var, onu seç” ya da ”O işi yapay zekâ, robotlar yapacak insanlara gerek kalmayacak. Puanın da yüksek, heba etme, yüksek olanı seç” diyenlere sakın kulak asmayın. Mesela, isteseniz tıbbın her bölümüne, bilgisayar mühendisliğine ve ilintili bölümlere, diğer mühendisliklere, uçak-uzay mühendisliğine, rahatlıkla girebiliyorsunuz. Ama siz antropoloji, tarih, hukuk, görsel-güzel sanatlar, müzik, spor, vb. gibi puanı daha düşük, pek de cazip görülmeyen (ama aslında çok kıymetli) farklı alanlara daha çok ilgi duyuyorsunuz.  Kısacası daha düşük puanlı ama sizin yüksek puanlılardan daha çok sevdiğiniz, istediğiniz ve kendinizi adamak istediğiniz bölümler var. Bu durumlarda eğer kendinizden, yeteneğinizden ve tutkunuzdan eminseniz, kesinlikle yeteneğinizin, tutkunuzun peşinden gidin. 
 
Yalnız bu kararı verirken şu hususta dikkatli olun! Çok kitap okuyorum, kitap seviyorum diye yazar, resimlere bakmayı seviyorum diye ressam olunmaz. Hoşlanmakla, hevesle, yaş gereği dağınık olabilecek kafayla, aileye inatla, tutkuyu, yeteneği sakın karıştırmayın. Yüksek puanı feda edip, seçeceğiniz alanda gerçekten kayda değer bir çabanız, yeteneğinizi ispat edecek somut çıktılarınız, eserleriniz, ödülleriniz, dereceleriniz veya gözlemlenebilecek çalışmalarınız, faaliyetleriniz, sabahlanmış geceleriniz, vb. varsa bu şekilde düşünmelisiniz.    
 
- Bu adım sadece bir başlangıç. Çok da abartmayın. Sakin olun. Eğer üniversite yıllarını da lisedeki gibi hatta daha da artan bir disiplinle, çalışkanlıkla ve tam odaklı geçirirseniz, sonraki adımlarınız da gerçek iş ve hayat başarısını getirecektir. O yüzden üniversitede okurken mesleki eğitimin yanı sıra  kişisel gelişiminize, deneyim ve beceri kazanmaya çok önem vermelisiniz. Yapmazsanız tüm bu çabalarınız boşa gidebilir. İnsanları başarılı ve yaptığı işten tatmin olmuş kılan; diplomalar, maaş, puan vb. değil, o işte ne kadar çok bildiği, derinleştiği ve yarattığı faydadır.

Kısacası geleceğinizi diplomanız, bölümünüz değil, işinizde ne kadar becerikli olduğunuz, aşağıdaki kişisel yetkinliklerinizde ne kadar iyi olduğunuz belirler. Yüksek notlar yalnızca bazı kapıları açacak anahtardır, o kadar. Gerisi burada anlattıklarımla ilgilidir. 
 
Her durumda başarıyı esas getirecek olan kişisel yetkinlikler: Daima pozitif-olumlu- soğukkanlı- sabırlı yaklaşım, iletişim, problem çözme, takım oyunculuğu, dayanıklılık, esneklik, analitik düşünme, sürekli öğrenme, yaratıcılık, duyarlılık, çeviklik, kapsayıcılık, gelişmiş adalet duygusu, sorumluluk alma, inisiyatif kullanabilme, cesaret, paylaşımcılık, ileri seviyede teknoloji bilgisi ve kullanma becerisi, zaman ve stres yönetimi, proaktiflik, fütürist bakış açısı, yüksek ve derin farkındalık, T-İnsan’laşabilme, vb.
 
- Okurken iş hayatı ile tanışmanız yakaladığınız bu fırsatın avantajlarını yakalamanıza yardımcı olur. O yüzden bir süre, kazanmanın keyfini çıkarın, dinlenin ama hemen ardından daha da bilinçli ve odaklı olarak hem seçtiğiniz alanda hem de -çoklu alan bilgisi, deneyimi kazanmak için- farklı işlerde çalışın. Üstelik sizin çıtanız oldukça yüksek bir yerden başladı. Hangi alanda olursanız olun; ister bilim ister teknoloji isterse de pazarlama, sanayi, medya, vb.  fark etmez. İş hayatındaki yarışta da daima daha yüksek atlayışlar yapmanız gerekecek. Bunu aklnınızda tutun.
 
- Diyelim ki biraz ilerlediğinizde fark ettiniz ki yaşınız gereği tam da doğru karar verememişsiniz. Aslında şunu, ötekini, berikini seçseniz, yapsanız daha iyi olacakmış. Ya da ailenizde, hayatınızda, bölgenizde elinizde olmayan nedenlerden  (iflas, maddi olanaksızlık, ailede boşanma, sağlık, doğal afet, kaza, ülke, şehir değişimi, kişisel problem, vb.) dolayı bir sürü keşke hissetmeye başladınız… Yazının en başındaki “O zaman ve her zaman şunları hatırlayın” kısmına tekrar bakın, sağlam durun.  Hayatta hiç bir zaman hiç bir şey için "geç kalmak" yoktur. Daima, daha iyi şeyler yapma arzusu ve gayreti tüm sorunların aşılmasını sağlar. Bunu hatırlayın. 
 

2- Puanı ve genel başarısı makul seviyede. Mutlaka bir yere girebilecek puan almış olanlar; 



Ara sıra kırık notu, düşme-kalkmaları olsa da lisede durumu idare etmiş. Geçer notlar almış. Üniversite sınavında da ortalama bir puan tutturmuş. Makul çalışkanlıkta. Çok disiplinli değil. Hatta ara ara yüksek not da almış ama bunu sürekliliğe taşıyamamış. Haylaz sayılabilecek, kopuk, illallah dedirten bir hali yok. Genel olarak aksilikleri, asilikleri, hataları olsa da yaşı gereği. Kendine de etrafına da belirgin, büyük bir zararı olmuyor. Aşırı yormuyor. Kısacası, telafi edilemez bir dert yaratmamış, yaşamamış. Genç işte, hepimiz gibi😊
 
Böyle bir profil için farklı alternatifleri ve önerilerimi şöyle genellemelerle ayrıştırıyorum. Muhtemel soruların yanıtlarını da aşağıdaki hallere göre veriyorum;
 
a- İstediği en tepedeki yerlere giremiyor ama hangi bölümü, alanı, neyi istediğini biliyor.
 
Yani mesleğinin, geleceğinin hayalini kurabiliyor.  Parası, iş olanağı iyi diye değil, gerçekten o işi yapmak istediği için bölüm hedefliyor. Lisedeyken ara ara o işle ilgili ufak tefek çalışmaları, deneyim geliştirme fırsatı, vb. olmuş. Belki ana-baba-aile mesleğini sürdürmek istiyor ya da zorunlu.  
 
- Kesinlikle istediği bölüme, mesleğe, işe en yakın/uygun devlet okuluna, mümkünse burs alabileceği vakıf üniversitesine, kendi ilindeki bir okula olamıyorsa en uygun diğer şehirlerdeki okullara yönlenmeli. Bölüm tercihi öncelikli olmalı. 4 ya da 2 yıllık olması önemli değil. Yeter ki istediği alanda eğitim alsın çünü kendi alanında öğrenmeye ne kadar erken başlarsa o kadar iyi.
 
- Eğer kendi istediği bölüme giremiyorsa, ona en yakın, en ilintili bölümlerden birini bulmaya çalışmalı. Yani mutlaka istediğine, gönül verdiğine yaklaşacak seçenekleri zorlamalı. Okul seçimini ve diğer tercihleri yukarıda sıraladığım şekilde değerlendirmeli (2 yıllık okulları sakın pas geçmeyin).
 
- Şu da ciddi bir seçenek; Üniversite şart değil demiştik ya! Eğer tam istediği bölüme girseydi ne okuyacaktı, onu düşünerek herhangi bir okula kaydolmaksızın o alanda bir yandan çalışarak bir yandan da dışarıdan ücretsiz online ya da çok makul ücretlerde dersler alarak kendi üniversitesini, eğitimini kendisi de yapılandırabilir. Okula gidiyormuş gibi kendi kendini yetiştirebilir. Yalnız burada çok sıkı bir “öz disiplin” ve adanmışlık gerekecek, bunun farkında olunmalı. Otodidakt olmak ne demek iyi anlaşılmalı.
 
b- Puanı var ama henüz bir gelecek hayali kuramıyor. Kafasında öyle pek kendine uygun olduğunu, sevdiğini düşündüğü bir bölüm, iş, meslek yok.
 
“Bir yere gireyim de…” kafasında. Danışman, rehber hocalarından, ebeveynlerinden, velisinden, arkadaşlarından, büyüklerinden, kısacası etrafındaki herkesten, her kafadan bir ses çıkıyor. Yapacağı tercihin belirleyici motivasyonu mezun olunca marka değeri ve maaşı iyi bir iş sağlama olanağının yüksek olması. Hem okulun hem meslek adının, havalı, cool olması. Karizmaya katkısı, arkadaşlarıyla rekabet duygusunda kendini iyi hissetmesi, çıktığı çocuğa-kıza iyi görünmesi, vb.
 
- Tercihleri netleşememiş biri için nereye girdiğinin de çok önemi yok. Demek ki kendisini tanımak, olgunlaşmak için biraz daha zamana ihtiyacı var. O yüzden Maddi, manevi en uygun, kaybetse de çok hırpalamayacak bir seçenek tercih edilmeli. 2 ya da 4 yıllık okul olmasının da önemi yok (maddi açıdan iki yıl daha iyi tabii). Üniversite kendini, olmak istediği şeyi keşfetmek için değerlendirilmeli. Bunun için öğrenci okulda iken mutlaka farklı işlerde, projelerde çalışmalı. Ne olmak istediğini bulduğunda yeniden gelecek planlaması yapmalı. Ancak bu profil, üniversitedeki zamanını gerçekten iyi değerlendirmezse mezuniyetten sonra işsiz kalma ihtimali en yüksek olan kesim. Bunun çok farkında olunmalı.
 
- O yüzden ben aslında bu durumda olanların üniversiteyi pas geçip direkt çalışma hayatına atılması ve kişiliği biraz daha oturunca dışarıdan derslerle, eğitimler alarak kendini yetiştirmesini de ciddi olarak değerlendirilmesi gereken bir seçenek olarak öneririm. İlle de üniversite okuyacağım sarmalında kaybolmak, yıllarını, parasını ziyan etmiş mutsuz insanlar ordusuna katılmak için o kadar uğraşa ve maliyete gerek yok. Çoğu zaman iş hayatı, sahada çabalamak okuldan çok daha iyi öğretiyor ve daha çok şey kazandırıyor. Bunu mutlaka ve ciddiyetle düşünün. Cesur olun.
 
3- Beklediğinin çok altında
 puan tutturan, daha az tercih edilen okullara, çoğu da şehir dışındakilere girebilenler;
 


Alınan puan çok düşük. Öğrenci fazla çalışmamış ya da çalışamamış. O yüzden bölüm seçme şansı hemen hemen hiç yok. Neresi olursa olsun bir yere kayıt yaptırmak düşüncesi hakim. 
 
a- Ailenin maddi durumu makul ve herkes aynı fikirdeyse;
 
İstenilen yere kaydolunabilir. Tabii ki devlet okulu ya da maddi koşulları en uygun ve en fazla burs veren vakıf üniversitesi olmasına dikkat ederek, eğer bir diploma olsun da ne olursa olsun diye okunacaksa beklenti de düşük tutulmalı. Ancak ve eğer genç, okuldayken, yaş alıp, hayat deneyimi ilerledikçe silkelenip atak yaparsa kendisine yeniden bir gelecek planı oluşturabilir. Geleceğini daha ciddi bir çabayla şekillendirme sürecine girilebilir. Çok da iyi olur. Aksi takdirde üniversite sadece bir diplomadır. Sanıldığı gibi otomatik bir getirisi yoktur.  
 
Bir seçenek de bu yılı pas geçip, tekrar sınava hazırlanmak ve daha yüksek puan alarak istediği bir bölüme girme şansını yeniden yaratmaya çalışmak olabilir. Çok disiplin ve gayret gerektireceğini hatırlatarak bunun da düşünülebileceğini hatırlatmak isterim. 
 
b- Ailenin maddi durumu iyi ise ve herkes farklı fikirdeyse;
 
Her genç, mutlaka nelere eğilimi olduğunun işaretlerini veriyordur. Kendisi de mutlaka farkındadır, hissediyordur. Aile, yakınlar ve öğretmenler de gencin yatkın olduğu konuları, alanları gözlemliyordur, seziyordur. Bu konuda tarafsız ve objektif olarak gence rehberlik ederlerse çok faydası olur. Bu durumda gencin yatkın okuduğu, istediği, sevdiği bir konuda, o alana en yakın okulda, bölümde okuması iyi olur. İki yıllık okullar da ciddi olarak değerlendirilmelidir.
 
Yukarıda yazdığım bu seneyi pas geçip tekrar hazırlanmak da seçenekler arasında olabilir.
 
c- Ailenin maddi durum iyi değilse veya farklı olanaksızlıklar, sağlık, aile sorunları varsa;
 
- Eğer devlet üniversitesine girilebiliyorsa, oralardan birine kaydolmalı. İki yıllık okul tercihi daha da ciddi düşünülmeli.
 
- Koşullar çok zor ve imkansızsa üniversite ilave bir külfet olacak, getirisi maliyetinin çok altında ise hemen bir işe girilip, çalışılmalı.
 
- Eğer sağlık, deprem vb. gibi olağan dışı koşullardan dolayı çalışılamamışsa bir yıl daha denenebilir ancak bunların dılşında, sadece az çalışmaktan dolayı bu sonuç alınmışsa kesinlikle zaman kaybedilmeden işe girilmeli. Aileye boşuna masraf ettirilmemeli. Bu profili çok görüyorum. Vicdanlı olun gençler. Ana-babalar, siz de dik durun, çevrenizden etkilenmeyin. Okuyacak, okumayacak insan belli oluyor. Kendinizi de çocuğunuzu da kandırmayın.
 
4- Aslında iyi bir öğrenciyken, notları da daima iyi iken üniversite sınavında yeterli puanı tutturamayanlar. Açıkta kalan, çok üzülen, utananlar;
 


Hiç ummadığı bir sonuçla karşı karşıya. Şimdi ne yapacak? Mutlaka bir yere girerim diye düşünüyordu. Aile de inanmıştı, "hayaller, onca emek boşa gitti" moralsizliği hâkim.
 
a- Önce, lütfen üzülme. Hayat bu punlardan, üniversiteden çok farklı dinamiklerle şekilleniyor. Tam istediğin bölüme girseydin ne okuyacaktın? Bu düşünülmeli. Herhangi bir okula kaydolmaksızın o alanda bir yandan çalışarak bir yandan da dışarıdan ücretsiz online ya da çok makul ücretlerde dersler alarak kendi üniversiteni, eğitimini kendin yapılandırabilirsin. Okula gidiyormuş gibi kendi kendini yetiştirebilirsin. Yalnız burada çok sıkı bir “öz disiplin” ve adanmışlık gerekecek, bunun farkında olunmalı.  Otodidakt olmak ne demek iyi anlaşılmalı.
 
b- Eğer çok çok istenen bir bölüm, meslek varsa, bu belirginse ve kendine, gayretine güveniyorsa, tabii ki maddi-manevi olanaklar da müsaitse bir yıl daha hazırlanılabilir.
 
c- Hemen iş aranabilir. Tercihan ilgi duyulan alanda ne iş olursa yapılır ve olmak istenilen kişi olmak üzere kendini, kendin yetiştirme sürecine girilir. Üniversiteye girmemiş olmak avantaja çevrilir. Yaşıtlarından çok daha erken iş, deneyim, özgüven ve para kazanma avantajının keyfi yaşanır. Çok daha erken yaşlarda ayaklarının üstünde durmayı başarmak üniversite okumaktan çok daha iyi bir seçenek olabilir.
 
5-
Çok düşük puan alan ve hiçbir yere giremeyenler;
 


Sakın dert etmeyin. Aksine sevinin. Zaman kaybetmeden hayata atılabileceksiniz. Bu gençler, hemen işe girmeli. İş küçümsememeli. Servis, saha, destek, bakım, onarım, vb. işlerde çok açık var. Hızla iş bulunabilecek hem de daha severek hizmet edilebilecek ve iyi de para kazanılabilecek alanlarda daha kısa, özel, eğitimler alınmalı. O alandaki ustaların yanında gerekirse ücretsiz çalışılmalı ama işi iyi öğrenmeye aldanılmalı. Zaten gerisi gelir…  


Tüm profiller, her koşulda şunları hatırlayın, hep aklınızda olsun!
 


- Elimizden geleni yapalım ama kader denen bir evrensel sistemin çalıştığını da bilelim.
- Kader gayrete aşıktır.
- Geç ya da erken yoktur, her şey tam zamanındadır.
- Ya işini sev ya sevdiğin işi yap. O zaman bir gün bile çalışmış olmazsın
- Öyle bir yetiştir ki kendini, sen işsiz kalmaktan değil "iş, sensiz kalmaktan” korksun!..
- Başarı, her kimsen ve ne isen, sırf sen varsın diye sen dahil, bir başkasının mutlu olmasıdır.
 
(Bkz: UT’dan Sözler)
 
Hiçbir koşulda enseyi karartmayın. Yarının işini yarına bırakmayın. T-İnsan’laşın. Kendinize inanın ve güvenin, gelecek güzel gelecek.
 
Herkese önemli iki not, uyarı!
 
Puanların ağırlıkları, hesabı, okullarla karşılaştırılması vb. çok teknik, hesap-kitap, taktik isteyen konular. Ben bunların tamamen dışındayım. Lütfen bu konularda muhakkak iyi bilen öğretmenlere danışın, tercihlerinizi, olabilecek okulları vb. iyice, dikkatlice kontrol edin. Bu sebeplerden dolayı pek çok tercih hatası yapıldığını da duyuyoruz her sene. Aman dikkat.
 
Bir de okul, bölüm seçerken mutlaka okula gidin, görün. Yakın zaman mezunlarıyla konuşun. Burs, yurt ışı eğitim, staj, proje vb. olanaklarını iyice araştırın. İngilizce olanlara daha fazla öncelik verin.  


Farklı durumlardaki gençler için ayrı ayrı öneriler var ancak tüm senaryolar için ortak ve öncelikli konu şu:

Okumadan geçmeyin…

 


İster puanınız yüksek ister düşük olsun, her şeyden önce ailenin maddi koşullarını dikkate alın.

 
Eğitim için ne kadar bütçe ayırılabileceğini son derece gerçekçi ve doğru, olumsuz ihtimalleri de (iş kaybı, anne-baba ayrılığı, uzun sürebilecek işsizlik, sağlık sorunu, diğer kardeşler, bakım ihtiyacı olan bir engelli ya da yaşlı aile üyesi, vb.) göz önüne alarak hesaplayın. Burs, yardım vb. destek bulmaya mutlaka çalışın ama bunu alsanız bile kesilme, iptal ihtimallerini de hesaba katın.
 
Hiçbir şekilde boyunuzu aşan, aileyi, kendinizi tehlikeye atacak tercihler yapmayın. Eğer bunlar olursa ya okulu bırakmak ya da eğitim giderleri için para kazanmak üzere belki de çok alakasız, zor işlerde çalışmak zorunda kalacağınızı bilin, kabullenin.  
 
Eğer bir okula gidecekseniz (en iyisi dahi olsa) bilin ki dünya, en azından siz mezun oluncaya kadar hayli zor bir ekonomik sıkıntı, devrimsel bir dönüşüm sürecinden geçecek. Tüm işler, meslekler zaten değişecek. Üniversite mezunlarına uygun zannedilen İş olanakları çok çok daralacak, azalacak. Ki halen üniversiteler zaten “diplomalı işsiz üreten kurumlar” olarak ciddi hasar almış durumda Bu durum, bizim ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde hepimizi daha da zor senelerin beklediği anlamına gelir.
 
O yüzden iş durumlarını, maddi-manevi kapasitenizi hiç utanmadan, kendinizi ve ailenizi iyi göstermeye çalışmadan, abartmadan gerçekçi düşünün ve değerlendirin. Özenti, zorlayıcı, şuursuz olmaktan kaçının. Sonra çok acı çeker, çok yıl ve para kaybedersiniz.  
 
Bu ne kötümserlik demeyin! Sadece bunları da hesaba katarak hayal kurun. Hem de bol bol, şahane hayaller kurun ve çok ama çok çalışmaya, hayatınızın direksiyonuna oturmaya hazırlanın.
 
Şunu demek istiyorum; Hayallerin peşinden gitmek için “Ne pahasına olursa olsun üniversite şart değil!” Eğer yeterli gayrete sahipseniz, çalışkansanız üniversiteye o kadar zaman ve para gömmeden, sizinle beraber tüm aileyi de aşağı hatta dibe çekmeden de başarırsınız, para kazanırsınız, mutlu olursunuz. Bu farkındalık sizi daima kurtarır. Daha iyiye yönlendirir.
 
Bu notum, tüm profiller ve öneriler için en temel belirleyici. Paranız yoksa, olanaklarınız gerçekten çok çok darsa, burs, yardım bulamıyorsanız zorlamayın! İş-Meslek sahibi olmak, para kazanmak, başarılı, mutlu olmak için üniversite asla ve asla tek seçenek değil. Hatta çoğu kişi için zaman ve para kaybı.  Bunu çok çok iyi anlayın. Kararlarınız rasyonel olsun.
 
Ve son sözler, kulağa küpe olacaklar:
 


* Gençler puandan, diplomadan, hayat da “süper insanlardan” ibaret değil. Tüm tercihler, sonuçta “farkındalık içinde sağlıklı, mutlu” olmaya odaklanmalı.
 
* Ebeveynler köle ve ömür boyu çocuklarına bakmak zorunda olan mahkumlar değil. Sağlıklı, mutlu yaşamak onların da hakkı.
 
* Her koşulda İngilizce öğrenilmeli. Bunun için çok çabalayın. Tercüme sistemlerinin gelişmesi bu koşulu değiştirmez.
 
* Kişisel gelişiminize, iletişim, networking becerilerinize, iyi, ahlaklı, vicdanlı ve bilgili insan olmaya her şeyden çok öncelik verin. Bunlar olmazsa ne iş yaparsanız yapın, başarı gelmez.  (Bkz. en yukarıdaki, 1. Maddedeki “Başarıyı her durumda esas getirecek olan kişisel yetkinlikler” bölümü.
 
* Matematik kafanız, disiplinli çalışma kabiliyetiniz, uzun yıllar emek verecek hırs ve merakınız yoksa bilim-teknoloji odaklı işlere sırf moda, geleceğin trendi diye sakın ezbere girişmeyin. Sonuç; net başarısızlık, patinaj, özgüven kaybı. Herkes kodlama bilecek, teknolojik olacak diye bir ezber peşinde kendinizi harcamayın. O dallar gerçekten çok zorlu, çok çalışma gerektiren çabalar ve koşullar istiyor.
 
* Şimdi küçümsenen şoförlük, ustalık, çiftçilik, tamircilik, bakıcılık, vb. fiziksel insan emeği isteyen işleri sakın küçümsemeyin. Bunlara talep çok çok artıyor ve artacak. Hem de eğitimleri daha kısa ve kolay. Buralarda “iyi” olmaya çalışın. Pek çok üniversite mezunundan daha başarılı olur, daha çok kazanırsınız.  Ya da diplomalı işsizler arasına katılmazsınız. İşiniz gücünüz olur. Ver şurası kesindir ki İnsanın yetenekli olduğu işi yaptığında yakalayacağı başarı ve yaratacağı fark, her zaman zoraki ve isteksiz yapılandan daha yüksektir. 
 
* GİG ekonomisi, GİG işler, freelance çalışma alanları ve bunlar için ne gibi yetkinlikler geliştirilmeli konusunda kendinizi geliştirin. İster okullu olun ister açıkta kalın, isterseniz de hali hazırda çalışıyor olun. Hepimiz bir noktada GİG işler yapacağız. O yüzden bu konuyu da çok iyi öğrenmekte fayda var. (GIG Ekonomisi Nedir?)
 
* Girişimcilikten hiç bahsetmedim, farındayım ve bilerek yaptım. Çünkü girişimcilik hem dışarıdan göründüğü gibi kendi işimi kurar yürürüm ya da vole vururum gençken zengin olurum ezberlerinin ifade ettiğinden çok farklı ve zorlu bir yol. Maalesef ülkemizde devlet teşviki ve genel olarak girişimciliği destekleyen ekosistem umduğumuz gibi gelişmedi. O yüzden üniversite olmadı ya da okulda nasıl olsa ben de startup kurarım, kendi işimi yaparım gibi fırsatçı hayaller çok çok çok dikkatli kurulmalı ve uygulamaya geçilmeli. Aman diyeyim. Para batırmaya, annenizi babanızı üzmeye (sömürmeye), kendinizi eylemeye (kandırmaya) hiç yeltenmeyin. Girişimcilik başka bir dünya. Farklı kafalar ve yetkinlikler istiyor. Salt hevesle olacak şey değil. O yüzden ama dikkat gençler…

Geleceğin Meslekleri...

Gelecekte tüm meslekler değişecek, dönüşecek. Yepyeni işler ortaya çıkacak.  Yakın gelecekte ve uzak gelecekte hangi meslekler işler, alanlar popüler olacak, olabilir. Mini bir egzersiz hazırladım Buradan yapın lütfen. Bulduğunuz işlerin ne olduğunu tam anlamazsanız GoogleChat GPTBard ve Bing yapay zekalarına sorun. 

Hangi konuya uyarlarsanız uyarlayın anlamı daha da derinleşecek kelamlar, Mustafa Kemal Atatürk’ten:
 
- Çalışmak yaşamaktır.
- Vatanını en çok seven, görevini (işini) en iyi yapandır.

 
Başarı, şans ve iyi bir gelecek diliyorum.

Ufuk Tarhan | https://linktr.ee/futuristufuk
 
#üniversitetercih #bölümseçimi #meslek #geleceğinmeslekleri #YKS #ÖSYM

#future #futurist #ufuktarhan #yarınınişiniyarınabırakma #Tinsan ol #gelecekgüzelgelecek #futuristic #fütüristik #gelecek

******************

Ufuk Tarhan'ın “Yarının İşini Yarına Bırakma” kitabı için > https://yarininisiniyarinabirakma.com/

Ufuk Tarhan'ın “T-İnsan” kitabı için > https://www.t-insan.com
Bireysel Antrenörlük almak için > https://goo.gl/6RfGXa 
Stratejik Danışmanlık, İş Tasarımı ve Avatarlığı hizmetlerimizden yararlanmak isterseniz;  lütfen > burayı tıklayınız 
Hizmetlerimiz & Eğitim &  Seminerlerimiz     I     M-GEN Resmi Sitesi (Referans ve Projelerimiz)
Ufuk Tarhan´ın yazı ve haberlerini  LinkedInInstagram, FacebookYouTubeTwitter 'dan takip edebilirsiniz.


 

0 Yorum

Bir Cevap Yazın