Sync (Sink) Çağı...
Ufuk Tarhan’ın sosyal medya, blog, kitap, vb. linkleri:  https://taplink.cc/futuristufuk
Sync (Sink) Çağı...


Sync; synchronise, Synchronization” kelimelerinin kısaltılmışıdır. Uyumlama, eşzamanlama, eşleme demek. Update; güncelleme, upgrade; ise yükseltme, iyileştirme anlamına geliyor.
 

Her üç kelime de dijitalleşen dünyanın en temel faaliyetleri ve ihtiyaçları olarak günlük hayatımıza girmiş, dilimize, parmağımıza, beynimize sinmiş durumda.

Yeni bir cihaz, donanım ya da yazılım aldığımızda, bir takım bilgileri değiştireceğimizde bunları mutlaka birbirlerinin dilinden anlar hale getirmemiz gerekiyor.
 

İşte o anlarda bunları...


- Ya Sync/sink etmemiz, Sync’lememiz/sinklememiz,

- Veya Upgrade etmemiz,

- Ya da Update etmemiz şart oluyor...
 

En önemlisi “Sync”...


Bunların içinde bence en önemlisi “Sync” yapabilmek, olabilmek. Cihazlar, yazılımlar eğer Sync olabiliyorlarsa demek ki versiyonları da aynı ve uyumlu (upgraded / updated). Durum akışkan, sistem çalışıyor, tıkanıklık yok.  
 

Sync olabilmek için sistemlerin güncellenmiş, yükseltilmiş ve iyileştirilmiş olması gerektiğine göre, Sync mümkünse,  bunlar da yapılmış, yapılabilir, sorun yok demektir. O zaman Sync olabilmek, uyumlanabilmek hayatidir...
 

İyi tamam, anladık, Sync gerekli!.. Gerekli de hemen yapabiliyor muyuz?


O biraz zor!..

Genelde ilk adımda, çabucak uyum sağladıkları pek görülmez.


Versiyon değişikliklerinde;


- Destek merkezleri ile sayısız telefonlaşmalar, mailleşmeler, ticket açmalar,

- Bir bilene sorup, yalan-yanlış şeyler yapıp, sorunu iyice düğüm etmeler,

- Beklemekten sıkılıp, bunalıp “ben kendim yaparım, yenecem seni uleyn” kafası ile
  bir şeyler silip,
yüklerken, iyice çalışmaz hale getirmeler,

- Virüs kaptırmalar,

- Şifre unutmalar vb. ile


daha verimli, hızlı, kolay olsun diye giriştiğimiz teknoloji kullanıcılığı bizi, bu “Sync, Update, Upgrade” dönemlerinde duman eder, aksine elimizi kolumuzu bağlar, sinir sistemimizi alarma geçirir... Saatlerimiz hatta günlerimiz gider. Sonunda bir şekilde barışırlar, çalışırlar...


Hayat devam eder ama o arada teknolojiye, ha bire bunları değiştirenlere saydırır dururuz...
 

 


Peki niye yapıyoruz bunu kendimize?


Çünkü üreticiler durmuyor. Sürekli yeni bir şeyler icat ediyorlar. Yeni ürün, uygulama çıkarıyorlar. Biz de sonsuz, sınırsız akan bu yeniliklerin peşinde koşuyoruz. “Infinite Newism” de denen çağın akımı ve mecburiyeti etkisinde, “her şeyin en yenisine, en iyisine sahip olmalıyız” duygusu ile coşuyoruz. Ki bunun İleri aşamaları artık tıp literatürünede girmiş olan bir duygu durum bozukluğuna kadar varıyor. Adına da FOMO (Fear of Missing Out Sendromu) deniyor.


Bir diğer sebep; “less for more” yani “daha azla daha çok elde etme” hırsımız. Daha az çalışalım ama daha çok kazanalım, daha az hareket edelim ama daha fit olalım, daha az ödeyelim ama daha çok alalım... Liste uzar gider...  Bu beklentilerle “Sync, Update, Upgrade” ile bir çırpıda daha gelişmiş özelliklere, eşlemeye ve en güncele hemen ulaşalım derdindeyiz.

Yapmazsak ne olur?


Giderek hiç bir şey birbiriyle çalışmaz, çalışsa da eski bilgilerle, dar imkânlarla kalır. Biz de oyun dışı oluruz...

Kısacası anda ve oyunda kalmak için her daim “Sync” olabilmek lazım...

Sadece donanım ve yazılım açısından değil. Zihinsel ve ilişkiler açısından da aynı şey geçerli.


Beyinlerimiz, duygularımızı birbiriyle “Sync” edemiyorsak benzer hatta daha dramatik sonuçlar yaratmıyor muyuz? Tıpkı değişen yazılımlar gibi, algılarımız, iletişim biçimlerimiz, duygu ve düşüncelerimiz de değişiyor... Eskiden çalışan yöntemler, sonradan çalışmaz oluyor. Etkisiz kalıyor...


Sink olamadığımızda, senkron tutmadığında, işimizi, çevremizi, dostumuzu, ilişkilerimizi, varlığımızı, sağlığımızı, itibarımızı, kaybetmiyor muyuz?


Sync değilsek, zamanın ruhuna, ana, geleceğe uyum sağlayamıyor, uyumlanamıyor, uyumsuz ve fonksiyonsuz, aykırı, öteki kalıyoruz...


Tabii ki “böyle iyiyim...” deyip, olduğu versiyonda kalmaya çalışmak da bir seçenek (umutsuz olsa da). Sözüm onlardan dışarı, aktif iş ve sosyal hayatın içinde sürdürülebilir bir varlık sergilemek isteyenlerden içeri...


Versiyonunuza dikkat edin, her daim cihazlarınızla beraber Sync kalın ki hep beraber oyuna devam edebilelim...

Senkronize olsalar da rahat etsek değil mi?

   ***************************

Bu yazı Martı Dijital için yazılmıştır. @MartiDergisi ´ndeki diğer yazılarımı okumak için tıklayınız.

İş ve Gelecek Tasarımcısı (Martı) - M-GEN´de >  İş ve Gelecek Tasarımcısı  


 

       **************************** 

Daha iyi bir gelecek için hizmetlerimiz hakkında bilgilenmek, 
Seminer-Workshop-Moderasyon-İçerik-Etkinlik Kurgusu vb. talepleri için görüşmek, 
Özel-özgün çalışmalarla işinize, hayatınıza dair iyileştirmeler yapmak üzere 
Antrenörlük almak 
Stratejik Danışmanlık, İş Tasarımı ve Avatarlığı hizmetlerimizden yararlanmak isterseniz;

Başvuru ve sorularınız için lütfen > burayı tıklayınız

Hizmetlerimiz & Eğitim &  Seminerlerimiz     I     M-GEN Resmi Sitesi (Referans ve Projelerimiz)

Ufuk Tarhan´ın yazı ve haberlerini  Twitter ve Facebook dan takip edebilirsiniz.