COVID-19, Corona ile bir çağ atlıyoruz, değişime hızla yanıt verenler hayatta kalacak!..
Ufuk Tarhan’ın sosyal medya, blog, kitap, vb. linkleri:  https://taplink.cc/futuristufuk

COVID-19, Corona ile bir çağ atlıyoruz, değişime hızla yanıt verenler hayatta kalacak!.. 



Röportajın Posta Gazetesi'nde Işıl Cinmen imzası ile yayınlanan versiyonu için buraya tıklayınız. 


Son 100 yılda dünyanın görmediği ve tecrübesi bulunmayan bir durumun içinden geçiyoruz. Her şey bilimkurgu filmlerindeki gibi. Ve çoğunluk bir filmin içinde olduğu duygusu içinde bir fütüristin gözlüklerinden bakınca nasıl bir dönemden geçiyoruz?
 
Yine, yeniden belirleyici bir dönüşüm dönemindeyiz. Uzun süredir konuştuğumuz ve kimimizin olumlu, kimimizin olumsuz duygularla hayal ettiği Siber Dünyaya, Dijital Medeniyetler Çağına doğru kocaman bir adım daha atıyoruz. Atacağımız epeydir belliydi de tetikleyen ne olacaktı, onu bilmiyorduk. Meğer o dönüştürücü COVID-19’muş, öğrenmiş olduk.
 
İçinde bulunduğumuz süreç, Fütüristler için çok önemli. Adeta bir laboratuvar çalışması, gelecek simülasyonu yapılıyor gibi hissediyorum. Şimdilik her işimizi online’dan göreceğiz, eğitim de online olacak, evlerimizden çalışacağız, işsizlik çığ gibi büyüyecek, daha az tüketip, daha az eşya satın alacağız, tüketim orucuna gireceğiz vb. dediğimiz pek çok şey sanki sihirli değnek dokunmuş gibi bir anda ve tüm dünyada olmaya başladı. Ve daha bu başlangıç bile sayılmaz.
 
Artık aklı en teknolojiye yatmayan kişiler bile fütürist bakış açısı ile “Corona’dan sonra dünya neye benzeyecek?” diye gelecek senaryoları üretiyorlar. Çok kıymetli bir dönem. İyi değerlendirmemiz lazım. Ben karamsar değilim, aksine çok umutluyum. Bu sefer daha iyiye yönlenme ihtimalimiz çok yüksek…
 
COVID-19 sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak gibi görünüyor. Hem ilişkilerde, hem iş hayatında, hem gerekliliklerde keskin bir kayma yaşanacak mı? Siz COVID-19 sonrası dünyayı nasıl görüyorsunuz? 
 


Evet olmayacak. Hatta o kadar ki Corona Öncesi (CÖ), Corona Sonrası (CS) diyeceğiz. Ve çok ama çok keskin, derin ve yaygın değişimler yaşayacağız.
 
Kriz bir şekilde atlatılıp, salgın önlenir önlenmez, dünya bir yabancılaşma, şaşkınlık içine düşecek. İnsanların geçmişine yüklediği anlamlar, geleceğine dair planlar değişecek.  Sahip olduğu her şey, her ilişkisi ve onlara yüklediği değerlerle olan bağı ya zayıflamış ya da çok güçlenmiş olacak. Hepimiz krizden sonraki ilk günler ve aylarda sudan çıkmış balığa, terhis olan askere, taburcu olan hastaya ya da hapisten salıverilen mahkuma benzeyeceğiz… Hem kurtulduğumuza sevinecek hem de hep korkacağız, ya geçmemişse, ya gene olursa diye…
 
Sahiden “her şeyin başı sağlıkmış” gerisi de boşmuş diyeceğiz. Eskiden özendiğimiz, daha iyi sandığımız ülkelerin, durumların yaldızları dökülmüş olacak. Güvendiğimiz dağlara Corona bulaşınca elimizdekinin kıymetini, dayanışmanın, yardımlaşmann, paylaşmanın ve “hepimiz birimizden güçlüyüz”ün değerini daha iyi anlayacağız.
 
Büyük çoğunluk (birey, kurum, ülke) krizden muhtemelen büyük kayıplarla, yara bere içinde çıkacak. İnsanlar artık ne işlerine, ne sosyal ortamlara, ne okullarına, ne evlerine, ne ailelerine, ne de çevrelerine eskiden hissettikleri duygularla bakamayacaklar. Hiçbir şeye eskisi gibi güvenemeyecekler ya da aksine asıl nelere güveneceklerini, tutunacaklarını anlamış olacaklar. Hayatlarını sil baştan temize çekecekler.
 
Pek çok şirket batacak. Sektörler zayıflayacak, özellikle bazı ülkeler, toplumlar iyice dağılacak, yoksullaşacak. Bazıları da bizi ancak uzay kurtarır diye dünya dışına taşma gayretlerine hız verecek. Tüm iş alanları, süreçleri yeniden tanımlanacak. Yepyeni şirketler, alanlar, sektörler tomurcuklanacak. Ve tabii ki doğal afetler, iklim krizleri, yepyeni virüsler, salgınlar da yakamızı bir türlü bırakmayacak…
 
Hepimiz en az 3-5 yıl sürecek büyük güven bunalımına ve belirsizlik içine düşeceğiz...  
 


Distopik durum bence; salgın sonrası şuursuzca ve zincirlerimizden boşanmışçasına “hadi bakalım, nerede kalmıştık” diye aynen devam çabası olur. Dünya bunu seçerse kesinlikle “çoklu organ yetmezliği” gibi bir döneme ve yeni felaketler arasında debelenerek yok olmaya ilerler…
 
Ütopik durum ise tüm bu olanlardan ders almış, aklını başına toplamış, durulmuş, yavaşlamış, “iyilerin” kıymete bindiği, tüm kaynakların bilime-teknolojiye, eğitime, doğanın korunmasına, sanata, spora, adalete, eşitliğe adanmasını yaşadığımız bir insanlık tablosu olur. Yoksulluk, savaşlar, göçmenler, kadına, çocuğa, hayvana, doğaya zarar vermeyen, şefkatli, kapsayıcı insanlık anlayışının tüm dünyaya hakim olması bence şahane bir ütopyadır…
 
Özgürlük/mahremiyet vs sağlık seçimi yapıldığında neredeyse herkesin sağlığı seçtiği görüldü. Bu, toplumsal ve idari yapıyı nasıl etkileyecek? Surveillance ve denetime kendi rızamız ile mi gideceğiz?
 

Evet kendi rızamızla gideceğiz, ancak bunu negatif bir şey ya da tehdit olarak görmeyeceğiz. Çünkü artık iş ve yaşam biçimlerimiz hem fiziksel hem de psikolojik olarak daha sağlıklı insan ve çevre için yeniden kurgulanacak. Kurgulanmalı. Bunun için bilim ve teknolojiyi en büyük yardımcılarımız, yararlı araçlar olarak yanımıza alacağız. Almalıyız. Böyle düşününce de insanlara chip takılması, giyilebilir teknolojiler, akıllı şehirler, beyinden beyine haberleşme, robotlarla, yapay zeka ile donanmış ortamları ve akıllı nesneleri tehdit değil bize yardımcı olarak görecek ve o yönde kurgulayacağız. Sağlığımızla ilgili erken uyarı sistemlerinin çalışması, bizi yardım için gözetleyenlerin olduğunu bilmemiz iyi olmaz mı?
 
Sizce distopya mı kazanacak ütopya mı?
 
Henüz bilemeyiz, ancak tabii ki ütopya kazansın istiyorum ve neye dayanarak böyle söylediğimi bilmesem de hala ve her zaman ısrarla “Gelecek Güzel Gelecek” sözümü tekrarlayacağım:)
 
Koca şirketler kumdan kaleler gibi iki ayda yerle bir olma riskiyle karşı karşıya kaldı. Gelecekte böyle büyük/atıl yapılar olmayacak mı, bu dönem bunu mu gösteriyor?
 
Aksine yenidünya düzeninde, eskisinden de büyük, devasa firmalar olacak ama atıl olmayacaklar. Verimlilik konusunda takıntı onları asla atıl yapmayacak. Corona’dan sonra müthiş bir birleşme, satın alma furyası izleyeceğiz. Zaten büyük olan firmalar zor duruma düşen küçükleri içlerine katacaklar. Her sektörde 4-5 devasa şirket kalacak ve kendi alanlarında dünyanın tüm ar-ge, tasarım, üretim, dağıtım, satış, pazarlama sistemlerini belirleyecek, yönetecekler. Onları sosyal devlet, sosyal medya aracılığı ile bireyler ve akreditasyon, sertifiksayon kurumları ile STK’lar denetleyecek.  Bu yeni dünyanın kocaman şirketleri neredeyse devletler üstü çalışacaklar. Çok az ve anormal seviyelerde yetkinliği yüksek insanlar tarafından yönetilecekler. Bu iş yerlerinde tamamen otomasyona geçilmiş olacak ve az insan-yüksek teknoloji ile çalışacaklar.  Buna rağmen, kesinlikle çok insancıl, doğa dostu, sosyal sorumlu olacaklar, olmak zorundalar.
 
Sizi en çok ne korkutuyor?

İnsanlık olarak bu Küresel Salgın şansını iyi değerlendiremememiz, eski tas eski hamam devama yeltenmemiz…

 
 

Bu virüs gelecekte olması tasavvur edilen yaşamın gelişini hızlandırmış olabilir mi?
 
Kesinlikle hızlandırdı. Fast-Forward tuşumuza basılmış gibi olduk… Olmaz, mümkün değil, izin vermezler, yapamazlar, asla dediğimiz ne çok şey oldu. Sadece birkaç ayda, hatta haftada bütün alışkanlıklarda yıkıcı (disruptive) değişiklik başlattı. Can korkusunu herkese yaşattı. İyi ki de oldu diyorum, çünkü eskiyi yıkmadan, paradigmaları değiştirmeden yeniye yer açamayacaktık…
 
Milliyetçi ve statüye önem veren bir virüs değil, bu açıdan eşitlikçi. Sınır kavramını da değiştirdi. Suriyelilerin sınırlarda kaldığı bir zamanda virüs sınırları hemen geçerek dünyaya yayıldı. Sınırların insanlar arasında değil, insan ve insandışı arasında olmasının gerekliliğini anlattı. Bu, yaşamı ve bakıl açımızı nasıl şekillendirecek?
 
İnsanlığımıza geri döneceğiz. Yani inşallah! O kafamızı, evlerimizi, yaşadığımız her yeri tıklım tıkış dolduran düşüncelerin, eşyaların, iletişimin bizi nasıl yorduğunu, doldurduğunu, kilitlediğini, sağlıksızlaştırdığını anladık. Paranın, eşyanın, unvanın rütbenin ufacık bir virüse karşı bile bizi koruyamadığın aksine yok edebileceğini idrak ettik. Bundan sonrasında daha az ve öz’le ilerlememiz gerektiğini fark ettik.
 
14. yüzyılda 200 milyon kişinin ölümüne sebep olan Kara Veba da Çin’de başlamış ama Britanya’ya gidişi 10 yılı almıştı, bugün ise Çin’de biri yarasa çorbası yedi ve tüm dünya o insanın yemek tercihinden günler içinde etkilendi. Kelebek etkisi denilen kavramın büyük bir gösterisini yaşıyoruz. Dolaşımın artmasıyla kelebek etkisi de hızlandı mı?
 
Tabii ki. Daha doğusu kelebek etkisi de dijitalleşti. Kelebeğin kanat çırpışı artık dünyanın her yerine dijitlerle anında iletilebiliyor. Salgın sayesinde tüm dünyada bütüncül, holistik bakış açısı yükseliyor. “Ben” den “biz” e geçiliyor… Bugün sana bulaşan yarın bana da bulaşır ile “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz” olduğunu iyice ezber ettik (umarım).
 
Bu dönem sayesinde insanlığın birbirine bu kadar bağlı, ‘BİR’ olduğunu anlaması mümkün olacak mı yoksa bu bilgi anlaşılmadan ilerlenmeye mi çalışılacak? (Acaba dünyanın bir bütün olduğunu kafamıza vura vura mı öğretiyor?)
 
Olacak tabii. Daha şimdiden olmaya başladı zaten. Baksanıza daha iki hafta önce aklımıza gelmeyen ne çok insani hizmet, yardım devreye girdi.
Örneğin, herkes yaşlılara, birbirine, sağlıkçılara hizmet etmek için adeta yarışıyor… İnsanlık,  tarihinde hiç bu kadar birbirini koruyup, gözetmek zorunda olduğunu hissetmemiştir diye düşünüyorum. Ancak Corona sayesinde hepimiz, sadece kendimizi koruyup kollamanın yetmediğini nihayet anladık sanırım.
 
Değişime en hızlı cevap veren insanlar, işletmeler ayakta kalacak ve diğerleri gidecek demek doğru mu? Bu virüs de bir tür evrime mi zorluyor bizi?
 
Bu her zaman böyle idi. İnsanlık ve dünya sürekli evrim geçirmiştir. Hepsinin çıkış noktası da ya insani ya da doğa ile ilintili büyük olaylar, şoklar olmuştur. Yine böyle büyük bir evrim arifesindeyiz. Bu seferkini Corona tetikledi. Adeta yeni bir değişimin vitesini yükseltti. Daha şimdiden pek çok şeyin altı üstüne geldi. Hızlı, çevik olanlar ayakta kalacak, parlayacak yenidünyanın oluşumuna katkı verecekler. Diğerleri de yepyeni, keyifli formlarda yaşayacaklar. Eskisi gibi işi, parası olanlar kıymetli, çalışmayanlar
 
Bu virüs bir aydınlanma sağlayacaksa o ne? Koronavirüs bize ne diyor? Zamanla ilişkimiz nasıl değişecek?
 


Corona bize artık bir durun, kendinize gelin ey insanoğlu!”dedi. Ve devam ett; bu aç gözlülükle, bu barbarlıkla, birbirinizi kandırarak, sömürerek, çalıp-çırparak, birbirinizle savaşarak, kavga ederek, doğayı katlederek sonunuzu hazırlıyorsunuz. Şimdi, hemen, derhal “iyi insanlar” olarak, marş marş! İlk hedefiniz dijital medeniyetlerde iyi insan olmaktır, ileri!”  diye bas bas bağırdı.  
 
Her şeyi yeniden anlamlandıracağız.
 
Birbirimizle ilişkimiz nasıl değişecek?
 
İnsanlar, hiçbir bireysel ilişkide, gurup içinde ya da kitlesel yayın organında; kısacası HİÇ ama HİÇ bir ortamda; ” sövmeyecek, söylenmeyecek, kızmayacak, küfretmeyecek, bağırmayacak, kavga etmeyecek, dalga geçmeyecek, ötelemeyecek, ertelemeyecek ve tembellik etmeyecek Bu da bize daha sağlıklı ilişki kurmak, var olanı geliştirmek olanakları sağlayacak. 
 
Bu bir sağlık krizinin ötesi bu bir ne krizi?
 
Tüm diğer endüstrileri de tamamen etkisi altına alacak küresel bir dönüşümün tetiğini çeken faktör.
 
Singularity ve transhumanizm akımları bugünden sonra ayrı bir hız kazanır mı?
 
Tabii kazanır. Başka bir seçenek yok ki…
 
Bu yaşadıklarımız bir film olsa bu film nasıl sürerdi?
 
Corona sonrası dönemin ilk on yılı macera-vodvil tadında, hareketli sahnelerle dolu olacak ve türbülanslar içinde geçecek. Eğer bu süreci T-İnsanlara dönüşmek için iyi değerlendirebilirsek, 2030 sonrasında duyarlı, kibar, saygılı, üretken, şefkatli, paylaşımcı insanlıktan bahsedebiliriz.
 
Önümüzdeki on yıl çok kritik, çünkü bu dönemde salgından geride kalanlarla ve aramıza yeni katılacak “insanlarla, insansılarla, canlımsılarla”; yepyeni yaşam formlarına yani “tekilliğe-singularity’e” doğru şekillenişimiz iyice belirginleşecek.
 
Kısacası, eğer yakın gelecekte bugünkünden daha akıllı ve iyi olmayı başarabilirsek; 2040-2050’lere doğru, daha sürdürülebilir, daha iyi bir dünya inşa etmek yolunda önemli adımlar atmış olma ihtimalimiz hala var...

 

******************
 

Bu konuda şunları da okumanızı, seyretmenizi öneriyoruz;  


Yazılar:

Corona; “Zor oyunu bozar!..” Bundan sonra “azar azar" - Corona sonrası hayat! - Ufuk Tarhan - Article..
 
Corona; "The Tough One Spoils the Game!.." by Futurist Ufuk Tarhan 
 
Fütürist Ufuk Tarhan: Bir çağ atlıyoruz, değişime hızla yanıt verenler hayatta kalacak (Posta - Işıl Cinmen)

Ayşe Arman, Ufuk Tarhan Corona öncesi/sırası/sonrası röportajı; Dünyalılar olarak Corona tokadı yedik!

Jale Özgentürk ile Ufuk Tarhan röportajı; Açgözlü büyümenin sonu mu geliyor? (Cumhuriyet)

Küresel salgın sonrasında yeni bir dünya düzeni bekleniyor mu? Covid-19 uluslararası siyaseti ve küresel ekonomiyi nasıl dönüştürecek? (Panoroma - Kadir Has Üniversitesi)

50 Yıl sonra ne olacak? - Ufuk Tarhan  Işıl Cinmen söyleşisi (Posta)

Videolar - TV röportajları:

Korona dünyayı değiştirecek!... (Show TV Ana Haber - Ece Üner) 

Fütürst Ufuk Tarhan'ın Corona Öncesi, Corona Sonrası değerlendirmeleri  (NTV - Mete Çubukçu)  

Fütürst Ufuk Tarhan'dan Corona Salgını hakkında çarpıcı yorumlar (TV 100 – Ahu Özyurt)...
 
Corona Sonrası dünya - Ekotürk, Ufuk Tarhan - Murat Tufan

2020'de öne çıkacak 10 Trend - Ekotürk, Ufuk Tarhan - Murat Tufan (31.12.2019 
 
******************

Posta Gazetesi'nde yayınlanan haberi yakından okumak için aşağıdaki kupürün üzerine ya da bu linke tıklayın. 


******************

Ufuk Tarhan'ın T-İnsan kitabı için > http://www.t-insan.com
Bireysel Antrenörlük almak için > https://goo.gl/6RfGXa 
Stratejik Danışmanlık, İş Tasarımı ve Avatarlığı hizmetlerimizden yararlanmak isterseniz;  lütfen > burayı tıklayınız 
Hizmetlerimiz & Eğitim &  Seminerlerimiz     I     M-GEN Resmi Sitesi (Referans ve Projelerimiz)
Ufuk Tarhan´ın yazı ve haberlerini  LinkedInInstagram, FacebookYouTubeTwitter 'dan takip edebilirsiniz.